Karneler Geldi Tatil Zamanı
12.3.2017

Karneler Geldi Tatil Zamanı

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Sibelnur Avcil, çocuklarda karne psikolojisi hakkında bilgi verdi.

 

Yrd. Doç. Dr. Sibelnur Avcil, “Dönem yarılandı. Karneler alındı. Bazıları sevinç ve gururlarını verilen hediyelerle pekiştirirken bazıları hayal kırıklığı, azarlanma, tehdit ve cezalarla örselendi. Bugünlerde anne babaların “Onun için her fedakarlığı yapıyoruz ama o bunun karşılığında hiçbir şey yapmıyor. Yine kötü bir karne getirdi. Bu durumda ne yapmamız gerekiyor?” sorusuyla çok sık karşılaşıyoruz.” sözleriyle ailelerin karne alındıktan sonraki tutumu hakkında bilgi verdi ve karne alındıktan sonra sorulan ‘Ne yapmalıyız’ sorusunun biraz geç kalınmış bir soru olduğu belirtti. 

 

Başarısızlıktan Sadece Çocuğun Sorumlu Tutulması Tek Yönlü Ve Dar Bir Bakış Açısıdır 

 

Çocuğun okuldaki durumunu yakından izleyen anne baba için sonuçların sürpriz olmadığını, sonuçtan dolayı çocuğu cezalandırmak ise bu noktaya getiren süreci değiştirmeyeceğini ve gelecek için de olumlu bir katkı sağlamayacağını aktaran Avcil,  “Başarısızlıktan sadece çocuğun sorumlu tutulması tek yönlü ve dar bir bakış açısıdır. Eğitim sisteminin, öğretmenlerin ve anne babaların da çocukların okul başarıları üzerinde önemli etkileri olduğu unutulmamalıdır.” dedi. 

 

Günümüz Türkiye’sinin sınav maratonları aileleri, öğretmenleri, okul idarelerini sadece başarıya odaklı bir hale getirdiğini belirten Avcil, “ Aileler çocuklarından öncelikle okulda başarılı olmalarını bekliyor. Öğretmenler sınıflarının okulun en başarılı sınıfı olmasını hedefliyor. Okullar en başarılı okullar sıralamasında en önlerde olabilmek için yarışıyor. Bunu sağlayabilmek için de dersler bittikten sonra okulda devam eden etüdler, haftasonu ek dersler, dershaneler, özel öğretmenler, daha çok sınav, daha çok ödev devreye giriyor. Her yıl değişen müfredat ve yönetmelikler de işi daha karmaşık hale getiriyor.  Yılda iki kez verilen karneler ise yarışta alınan yerin en somut göstergesi. Peki bu yarış niye? Alınan yanıt: “Çocukların geleceklerinin daha iyi olması için!”  Harcanan onca para ve emeğin tek öznesi olan çocuklar ne durumda? Gerçekten mutlular mı? Yeni bir şeyler öğrenmenin keyfine varabiliyorlar mı? Kendi gelecekleri için karar verebilme olgunluğuna erişebiliyorlar mı? Daha fazla başarı beklentisi çocuğun özelliklerine, kişiliğine, isteklerine uyuyor mu?   Öyle görünüyor ki bu soruları ne aileler ne de eğitimciler kendilerine sormuyorlar, soramıyorlar çünkü bu maratondan başarıyla çıkmak en öncelikli hedef.  Bu sistemin çocuklarda yarattığı en önemli sonuç eğitimden soğumak oluyor. İlgi ve beceri alanlarına bakılmaksızın bilgilerin seçkisiz olarak yüklenmesi çocukların sorma-bilme dürtülerini köreltiyor. Sonuç: Öğrenme konusunda herhangi bir sorunu olsun olmasın “okuldan ve eğitimden nefret eden”, bu sisteme göre “başarısız” çocuklar”  sözleriyle sistem ve çocuk üzerindeki etkileri hakkında bilgi verdi ve 
kötü bir karne getirmiş olan çocuğun anne babasının ve öğretmenlerinin önce kendilerine bazı sorular yöneltmeleri gerektiğini vurguladı.

 

Aile ve Öğretmenler Kendilerine Soru Sormalı

 

Anne baba çocuğu kişiliği, kapasitesi, becerileri, ilgi alanlarıyla bütün olarak yeterince tanıyor mu?  Çocuğun başarısızlığına neden olacak bir zorluğu olup olmadığı araştırılmış mı? Aile yapısı ve ilişkileri ne durumda? Çocuğa merak etmeyi, soru sormayı, yeni bilgiler edinmeyi heveslendirecek bir ortam sunuluyor mu? İlgi alanı, becerileri ve istekleri doğrultusunda keyifli zaman geçirebileceği etkinlikler için çocuğa fırsat tanınıyor mu? Anne baba, ders çalış demek ve ders çalıştırmak dışında çocukla birlikte ne kadar zaman geçiriyor? Sorularının önemine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Sibelnur Avcil, “Okulda başarısız olan ve eğitimden nefret ettiğini açıkça ifade eden bir çocuğun öğretmenlerinin de kendilerine sormaları gereken sorular var. Öğrenciyle sıcak, olumlu bir ilişki kurabildi mi? Öğrenciyi ne kadar tanıyor? Her öğrencinin kendine özel olduğunu kabul ediyor ve farklılıkları göz önünde bulundurabiliyor mu? Ders işleme ve öğrenciyi değerlendirme sırasında farklı öğrenme türlerini kullanıyor mu? Bu sorulardan bazıları.” sözleriyle de öğretmenlerin sormaları gereken soruları belirtti. 

 

Eğitimin çok etkenli bir sistem olduğunu  ve bir aksaklık varsa sistemin bütün parçalarının gözden geçirilmesi gerektiğini ifade eden Avcil, “Bu sistem içinde çocuğun da eksiklikleri söz konusu olabilir. Bu durumda da çözüm çocuğun örselenmesi değil, çocukla birlikte gelecek dönemler için alınabilecek önlemlerin, sonuçlarıyla birlikte kararlaştırılması olmalıdır. “İkinci dönem daha başarılı olabilmek için neler yapman gerekiyor?” “Bunları yapabilmende bizim nasıl bir katkımız olabilir?” türünden sorularla çocuğun çözüme katılması sağlanmalıdır. Bu konuşmanın havada kalmaması ve konuşulan çözümlerin uygulanması için de kararlara uygun sonuçların da eklenmesi gerekir. Kararlara uyulmaması durumunda uygulanacak olan sonuçların baştan konuşulması sonradan verilen cezalardan daha etkilidir. Önemli olan çocuğun başarısızlıkta varsa kendi payının sorumluluğunu üstlenmesi bununla birlikte hataları birer öğrenme fırsatı olarak görebilme ve çözüm üretebilme becerisinin gelişmesidir.” sözleriyle açıklamalarına son verdi. 

 

Hazırlayan: Ezgi Toygar- Zeynep Şule Yüksel

 

Dahili: 2534  - 2599



444 1 256
bashekimlik@adu.edu.tr
Zafer Mahallesi
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesi,
09100 Efeler/Aydın
444 1 256
bashekimlik@adu.edu.tr
Zafer Mahallesi
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesi,
09100 Efeler/Aydın